Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda savaşa çıkın!" denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır. (Tevbe/38)

Anasayfa

ALLAH ERLERİ

imanın rükünleri

İMANIN RÜKÜNLERİ

1. Kelime-i Şehadet:

"Allah'tan (c.c) başka ilah yoktur ve Hz. Muhammed (sav) O'nun elçisidir." Şehadet bu dinin kendisi üzerine bina edildiği temel ve kurtuluşa götüren tek yoldur "Size, Allah'tan (c.c) bir nur (Hz. Muhammed Aleyhisselam) ve aydın bir kitap (Kur'an) geldi. Allah, rızasına uyanları o nurla selâmet yollarına iletir ve onları, izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp doğru yola (İslam'a) iletir. (Maide, 15-16)Tek İlah olarak Allah'ı (c.c) kabul etme ilkesi Allah (c.c) katından inen tüm dinlerin ve bu dinin (İslam'ın) esas rükünlerinden bir rükündür. "Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, ona şöyle vahyetmiş olmayalım: Gerçek şu ki, benden başka ilâh yoktur. Onun için bana ibadet edin."( Enbiya, 25)
Allah (cc)'dan başka hiçbir ilah kabul edilmemesi ilkesi en geniş manası ile kainattaki tüm varlıkların bir olan ilâhın iradesi doğrultusunda hareket etmesini kastetmektedir. Yaratıkların tüm işleri O'nun yedi kudretindedir ve hiçbir varlık onun iradesi dışında hareket edemez.
"(Musa) "Bizim Rabbimiz, her şeye suret ve şeklini veren, sonra da yolunu gösterendir." dedi"( Taha, 50)
"(Ey Rasulüm), Rabbinin çok yüce adını teşbih et. O Rabbin ki (her şeyi) yarattı da düzenine koydu. O her şeyi ölçüyle yaratıp doğru yolu göstermiştir.( A'la, 1-3)
"(Onun nasihatlerine rağmen, kavmi onu öldürdüler. Ruhuna hitaben şöyle) denildi: "Haydi gir Cennete!" (Cevap olarak ruhu şöyle) dedi: "Ne olurdu, kavmin bilselerdi, tasdik etselerdi."( Yasin, 26)
Kalbin hiçbir zaman gafil olmaması gereken bir nokta da kainattaki tüm varlıkların aziz ve hakim olan Allah'ın (cc) yedi kudreti ile olduğudur. "O'dur ki yarattığı her şeyi güzel yarattı ve insanı yaratmağa bir çamurdan başladı."( Secde, 7) İşte bu birinci nokta. Dikkate değer diğer bir ikinci nokta da kainattaki tüm yaratıkların Allah'ın (cc) ordularından bir ordu olduğudur. Allah (cc) emreder ve onlar da derhal kabul edip itaat ederler. "Onlar, Allah'ın (cc) dinini bırakıp başka bir dini mi arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi ister istemez O'na boyun eğmiştir ve ahirette O'na çevrilip götürüleceklerdir."(Ali İmran 83) "Sonra (Allah), buhar halinde olan göğü yaratmayı kast etti de ona ve arza: "İkiniz de isteyerek, veya istemeyerek gelin meydana çıkın" dedi. Onlar da: "Biz isteyerek geldik" dediler. (Allah'ın emrine boyun eğdiler)"(Fussilet 11)
Yerler, gökler ve ikisi arasındakiler Allah'ın (cc) itaatkâr ordularıdır. "Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur: hepsi ona boyun eğmektedirler. "(Rum26)
"Göklerde ve yerde ne varsa, hep Allah'ı (cc) teşbih etmektedir. O Aziz'dir (her şeye galiptir), Hakimdir (işinde hikmet sahibidir.)" (Hadid 1)
"Yedi gök ve yer, bir de bunlar içinde bulunanlar (insan, cin ve melekler) Allah'ı (cc) teşbih ederler. Hiç bir varlık yoktur ki O'nu hamd ile teşbih etmesin. Fakat siz onların teşbihini (dillerini bilmediğinizden) anlayamazsınız. O gerçekten Halim'dir, Gafurdur"(İsra 44)
Dağlar, sular, yeryüzü, gökyüzü hepsi Allah'ın (cc) yaratığıdır ve onun ordularından birer ordudurlar." Bütün göklerin ve yerin orduları Allah'ındır (cc) Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. "(Fetih 4)
Allah (cc) ateşe emir tevcih etmiş ve ateş de itaat etmiştir." (Kudret sahibi olan) biz de dedik ki, "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve selâmet ol"( Enbiya, 69)
Dağlara nida etti ve dağlar nidaya kulak verdi "Gerçekten Davul'a tarafımızdan (kendisine has olmak üzere) bir fazilet verdik, "Ey dağlar ve kuşlar! Davudi ile beraber teşbih edin" dedik. Ona demiri de yumuşattık, (demiri eritmeden, çamur gibi, şekillendirme kudretini, Davul'a verdik)"( Sebe. 10)
Üçüncü bir nokta da Allah'ın (cc), ordularının bazısını herhangi bir kuluna itaatkâr kılmasıdır. "Süleyman'ın emrine de rüzgar verdik: (Hz. Süleyman o rüzgarla) sabah gidişi bir aylık akşam dönüşü de bir aylık yol alırdı. Erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Hem Rabbinin izniyle idaresi altında cinlerden çalışan da vardı. İçlerinden kim emrimizden ayrıldı ise ona Cehennem azabını tattıracağız. O cinler, Süleyman'a köşk ve mescitlerden, şekillerden, havuz gibi (büyük) çanaklardan, sabit (büyük) kazanlardan her ne isterse yapardı."( Sebe, 12-13)
Allah'a Teali Musa (as)'a hitaben "Asanı taşa vur" diye buyurmuştur. "Asanı taşa vur" diye vahdettik. Vurunca o taştan oniki pınar fışkırdı."( Bakara, 60)
Dördüncü nokta Allah (cc) yarattığı tüm varlıklar için sünnetullaha uygun olarak üzerinde yürüyecekleri ve kıl payı kadar dışına çıkmayacakları bir yörünge çizmiştir. Mesela Güneş Allah'ın (cc) emrettiği yörüngenin dışına çıkamaz. Şayet emrolunduğu eksenden bir derece dahi uzaklaşırsa hem kendisi hem de beraberinde bir çok şey parçalanır, helak olur. Ay ve yeryüzü de aynı şekildedir. Bu mecburi itaat yeryüzünde insan ve cinlerin dışında Allah'ın (cc) tüm varlıklar için koymuş olduğu bir kanundur.
Bu cansız varlıkların vazifelerini ifası hakimi mutlak olan Allah'ın (cc) emri ile bazı kullarına zahir olur. Müslim'in Cabir b. Semure'den yaptığı rivayet bunlardandır. Efendimiz (sav) buyurdular ki: "Ben Mekke'de bir taş biliyorum; Peygamber olarak gönderilmeden önce bana selâm veriyordu. Ben o taşı şu anda halâ biliyorum." (Muhtasarı Sahihi Müslim, 2/163) Efendimizin ayrılması ile hurma ağacından yapılan minberin ağlaması manen mütevatir olan haberlerdendir. Bu durum bazen peygamberlerin dışında Allah'ın (cc) salih kulları için de vuku bulabilir. Rivayete göre Hz. Ebu Bekr (ra) Ala İbn'i Hazrami'yi mürtedlerle savaşmak üzere Bahreyn'e gönderdi. Onlar da kurak bir çöle sığındılar. Şiddetli bir şekilde susadılar. Öyle ki helak olacaklarından korktular. Ala İbn'i Hazrami konakladığı yerde iki rekat namaz kıldı, sonra "Ya haliymû, ya aliymû, Ya Aliyyu, Ya Azimu aşkına" (Ey kullarına karşı yumuşak olan, her şeyi bilen, her şeyden üstün olan yüce Allah'ım, bize su indir.) şeklinde dua etti ve kuş kanadına benzer bir bulut gelerek onların üzerlerinde gürledi ve yağmur yağdı. Kaplarını doldurarak hayvanlarını suladılar. Sonra dareyn denen yere kadar yürüdük. Onlarla aramızda deniz vardı. Başka bir rivayette "O güne kadar ve o günden sonra da girilmemiş bir deniz kenarına geldik. Mürtedler tüm gemileri yakmıştı ve hiçbir kayık bulamadık. Ala İbn'i Hazrami yine iki rekat namaz kıldı ve aynı duayı okudu. "Ya haliymû, ya aliymû, Ya Aliyyu, Ya Azimu ecizna" Sonra atının yularını tuttu ve Allah'ın (cc) adı ile diyerek geçin dedi" Ebu Hureyre "Suyun üzerinde yürüdük. Vallahi ne bizim ne de atlarımızın ayakları ıslandı. Ordunun tamamı da dört bin kişi idi"Bu hususta Afif b. Mûnzir şöyle demiştir:
"O Allah ki denizleri itaatkâr kılmış, kâfirlere musibet indirmiştir. Suları yararak büyük dalgaların arasından bizleri geçirmiştir."

2. Meleklere İman:

Meleklere iman bizim akidemizden bir cüzdür. Kur'an-ı Kerim bize meleklerin insanoğlunun amellerini zaptetmekle görevlendirilmiş olduklarını haber vermektedir. "(İşte and olsun o semaya ve bu tarika ki) hiçbir nefis yoktur ki, üzerinde bir gözetleyici (melek) olmasın."(Tarık 4)
"O, her ne söz atarsa muhakkak yanında hazır bir gözcü vardır."( Kaf, 18)
"İçinizden sözü nefsinde gizleyen ve onu açığa vuran, geceleyin saklanan ve gündüzün meydanda gezen (her şey Allah'ın (cc) ilminde fark etmez) müsavidir. Her insan için, önünden ve arkasından (onu) takip eden melekler vardır, onu Allah'ın (cc) emriyle korurlar..."( Ra'd, 10-11)
İşte melekler insanoğlunun tüm amellerini amel defterlerine yazarlar ve alemlerin rabbi olan Allah'a (cc) takdim ederler. Meleklerden insanların ruhlarını kabzetmekle görevlendirilmiş olanları da vardır. Bunlar sahih hadislerde varid olduğu üzere mü'minler için istiğfar da ederler, rahmet, Kur'an ve zikir meclislerinde hazır bulunurlar. Ayrıca her insan için tahsis edilmiş iki melek vardır ki hela gibi yerlerin dışında insandan asla ayrılmazlar.

3. Kitaplara İman:

Semavi kitaplara iman akidenin cüzlerinden bir cüzdür. Bunlar İbrahim (as)'a indirilen sahifeler, Musa (as)'a indirilen Tevrat, Davud (as)'a indirilen Zebur ve Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'e indirilen Kur'an-ı Kerim'dir.
Burada iki meseleye dikkat çekmemiz gerekir:
a) Biz Kur'an-ı Kerim'den önce indirilmiş olan bu kitapların aslının Allah tarafından indirilmiş olduğuna ancak insanların kendi elleri ile bu kitapları tahrif ederek (değiştirerek) arzularına göre değiştirdiklerine inanıyoruz. "Artık büyük azap o kimseleredir ki, kendi elleriyle Tevrat'ı yazarlar da sonra biraz para almak için "Bu Allah (cc) tarafındandır" derler. Ellerinin yazdıkları yüzünden büyük azap onlara; kazanmakta oldukları günah yüzünden yazıklar olsun onlara."( Bakara, 79)
"Kitap ehlinden bir güruh vardır. Dillerini kitaba doğru eğer bükerler ki, siz, o tahrif ettiklerini kitaptan sanasınız. Halbuki o, kitaptan değildir. Bir de "Bu Allah (cc) kalındandır" derler; halbuki o, Allah (cc) katından değildir. Allah'a (cc) karşı bile bile yalan söylerler. "( Ali İmran. 78)
İşte kendisine ne önden ne de arkadan hiçbir batılın ulaşamayacağı Kur'an'ın bize bildirdiği hakikat şudur. Kur'an-ı Kerim'den başka hiçbir ilahi kitab Allah (cc)'ın indirdiği harf ve kelimelerle kalmamıştır. "Hiç şüphe yok ki, Kur'an'ı Biz indirdik ve muhakkak ki O'nu tahrif ile tebdilden (değişikliğe uğramaktan) biz koruyacağız." (Hicr, 9)
b) Kur'an-ı Kerim Allah'ın (cc) insanları hesap gününde sorumlu tutacağı, rabbani metodu içeren en son kitaptır. Kur'an-ı
Kerim bize gelirken kendinden önceki kitapları da nesh etmiştir. "Ey Resulüm, sana bu hak kitabı (Kur'an'ı) kendinden önceki kitapları hem tasdikçi, hem onlar üzerine bir şahid olarak indirdik."( Maide, 48)
"O'dur ki, peygamberlerini hidayet ve hak din ile gönderdi. Onu bütün dinlere üstün kılmak için... Buna şahid olarak da Allah (cc) yeter."( Allah (cc) ahirette ancak bu dini kabul edecek ve Kur'an-ı Kerim'in inişinden sonra ancak ondaki emir ve nehylerden hesaba çekecektir. "Kim İslam'dan başka bir din ararsa, o istediği din asla kendisinden kabul olunmaz ve ahirette de o, ebedi zarar çekenlerdendir. "( Ali İmran, 85)

4. Peygamberlere İman:

İslam inancı Allah (cc) tarafından bütün peygamberlere gönderilen imanı akidenin bir cüzü saymaktadır. Öyle ki herhangi bir peygamberin peygamberliğini inkâr eden kimseyi din havzasından çıkmış kabul eder ve bu inkârı karşılığında Allah (cc) ondan hiçbir ameli kabul etmez. "Peygamber (Aleyhisselâm) ve mü'minler, rablerinden kendilerine indirilen Kur'an'a iman ettiler; hepsi Allah'a (cc), meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman eylediler. (Allah'ın) peygamberlerinden hiç birinin arasını ayırt etmeyiz, duyduk ve itaat ettik; Ey Rabbimiz, mağfiretini isteriz, dönüşümüz ancak sanadır, diye söylediler."( Bakara, 85)
Her hangi bir peygamberi inkâr edenin (peygamberlik müessesesinin) risaletin aslını ve Kur'an-ı inkâr etmesi sebebiyle küfrüne hükmolunur. Çünkü delâleti ve subuti kati olan naslarda peygamberlerin isimleri sarahaten zikr olunmuştur

5. Ahiret Gününe İman:

Ahiret gününe iman da bu dinin ana prensiplerindendir ve bu prensip Allah (cc) katından gelen tüm dinlerin mihenk taşıdır. "Şüphe yok ki, daha önce peygamberlere iman edenler, Musa (as)'ın dinini kabul eden Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabii'lerden, Allah'a (cc) ve ahiret gününe inanıp salih bir amel işlerse..."( Bakara, 62,)
Allah'a (cc) ve ahiret gününe iman, ameli salih, tüm dinlerin aslını teşkil eden ortak noktadır. Son peygamber olan Hz. Muhammed'in (sav) kendisi ile gönderilen bu din dünya hayatını ahiret için bir köprü kabul eder. Köprü kabul edilen bu dünya hayatındaki amellerine göre ahirette mükafat yada cezaya çarptırılacak olan insanoğlu buraya gelene kadar bir takım safhalardan geçer: Ana rahminden yeryüzüne, bu fani dünyadan kabre, sonra badas (tekrar diriliş), haşa, mizan, sırattan geçim ve sonrasında da, Ya alevler içinde cehennem azabı Ya da kudretinin nihayeti olmayan bir Melik'in yanında nimetler içinde ebedi saadeti kazanır. Şu bir gerçek ki ahiretçe iman yeryüzünde emniyetin güvencesi, güzel ahlâkın koruyucusu ve yönlendiricisi, şeriatın uygulanmasını temin eden güvenilir bir bekçidir. Ahiretçe iman gözün bir an olsun harama bakışına, kişinin nefsi arzularına uymasına, Allah'ın (cc) razı olmadığı kelime ve sözleri konuşmasına mani olur. Çünkü o kişi bilir ki tüm hareketleri, sözleri ve aldığı nefesleri dahi zabtolunmaktadır. "... Kıyamet günü onun için bir kitap çıkaracağız ki. ona ( o kitaba) (kitab) açılmış olarak kavuşacak. (Ona şöyle diyeceğiz)" "Oku kitabını, bu gün üzerine hesap görücü olarak nefsin sana yeter.(İsra, 13-14)

6. KADERE İMAN:

"Kader", insan hayatında kişileri harekete sevk eden en önemli etkendir. Kader konusunda ilk karşımıza çıkan şey rızık ve eceldir. Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde bunların sınırlı bir şekilde varoldukları zikrolunmuştur. Kişi rızkının tamamına ulaşmadıkça bu dünyadan ayrılmaz ve kendisi için takdir edilen ecelin tamamını tüketmedikçe (tamamlamadıkça) ölmez. Bir başkasının da rütbesi ne olursa olsun rızkını eksiltemez." Allah (cc) sana bir sıkıntı verirse, O'ndan başkası gideremez. Sana bir iyilik verirse başkası onu engelleyemez. O her şeye kadirdir."( En'am, 17)
Öyleyse kişilere zarar vermek ya da fayda dokundurmak alemlerin Rabbi olan Allah'ın (cc) elindedir.'Bil ki bütün ümmet sana faydalı olmak için toplansalar, Allah'ın (cc) senin için yazdığı şeyin dışında hiçbir şey ile sana fayda sağlayamazlar. Sana herhangi bir şeyle zarar vermeğe kalksalar, Allah'ın sana yazdığı şeyin dışında sana zarar veremezler, kalemler kaldırıldı, sahifeler kurudu)
"Ecel ve rızık" Allah'ın (cc) takdiri ile tespit edilmiştir. "Hüküm ve idare" Allah (cc) elindedir. Yerin ve göğün orduları onun emrine amadedir. Bütün işler neticede Allah'a (cc) döndürülür.
Bütün bunları kalbinin derinliklerine yerleştiren kimse kalbini hiçbir endişe tırmalamaksızın Allah'ı ailesine kefil olarak bırakıp, Allah'ın (cc) emri olan cihad için kokusuzca kendisini savaş meydanına atar. Bu hususta Hz. Ebu Bekr'in (ra) şu sözü bize kafidir: (Tebuk Gazvesinde malının tamamını Peygamber efendimize getiren Hz. Ebu Bekr'e efendimiz "ehline ne bıraktın" diye sorunca Hz. Ebu Bekir peygamberimize cevaben) "Onlara Allah'ı ve Resulünü bıraktım." Tirmizi, Nevevi'nin 40 Hadis Şerhi
Ecel ile rızkın kaderle olan bu büyük bağlantısından dolayı ölüm ve hayattan bahseden ayetler savaş ve cihad ayetleri ile beraber zikrolunmuştur. "Allah'ın (cc) izni olmadıkça hiç kimseye ölmek yoktur. Ölüm, zamanı Allah'ın (cc) ilminde kararlaşmış bir yazıdır..." ( Ali İmran, 145)
Bu akidenin nefislerde yerleşmesi, o nefisleri hiçbir güç ve kuvvetin karşısında boyun eğmeyecek şekilde aziz, hiçbir otoriteden korkmayacak şekilde cesur kılar.
Bu akide, sahibini bu dünyanın rezillik ve alçaklıklarından alır, onu en ulvi makamlara yükseltir. Bu akide sahibi dünyaya çok yükseklerden fakat tevazu ile, üstün gönüllü olarak fakat sevgi ve merhamet ile bakar. O, insanların mal ve canlarına göz dikmez. O, her zaman insanları Allah'ın (cc) onu yükselttiği seviyeye yükseltmek ister.
İslâm'ın bayraktarlığını yapan, yüce mesajını bizlere ulaştırmak için Allah'ın (cc) insanlar arasından seçtiği yüce sahabelerden oluşan bu ilk kafile işte bu akide ile kuşanmıştı. Bedenleri ile yeryüzünde dolaşırken his ve ruhları ile ahirette dolaşıyorlardı. İnsanların onarmaya çalıştıkları şu dünyada hareket ederken onların gözleri gerçekte cenneti, hesap gününü gözlüyordu. Bakın o ilk kafiledekiler nasıl düşünürler, nasıl yaşarlar ve bu alemde hangi ümitlerle hareket ederlerdi.
Ensardan Haris b. Malik şu hadiseyi nakleder. Bir gün Rasulullah (sav)'e uğradığımda Rasulullah (sav) hana "Nasıl sabahladın ey Haris" dedi.
- Gerçek mü'min olarak sabahladım.
- Sözüne dikkat et. Her şeyin bir hakikati vardır. Senin imanının hakikati nedir.
- Nefsimi dünyadan soyutladım. Geceyi uykusuz (ibadetle)
geçirdim. Gündüzü aç (oruçlu) geçirdim sanki rabbimin arşını açık bir şekilde görüyorum. Sanki cennet ehlini birbiriyle ziyaretleşirken görüyorum ve sanki cehennem ehlini de orada eziyet çekerken görüyorum.Efendimiz üç kere:
- "Ey Haris doğruyu buldun. Ona sarıl" buyurdular (Fızilali Kur'an. 9/241)
Bu hadise, Rasulullah'ın imanın hakikatini bilmesine şehadette bulunduğu bu yüce sahabinin his ve duygularını, bu his ve duygularından kaynaklanan yaşantısını tasvir etmektedir. Rabbinin arşını açık bir şekilde görür gibi olan, cennet ve cehennem ehlinin durumlarını görür gibi olan bu sahabi sadece görür gibi olmakla yetinmiyor. O aynı zamanda bu his ve duyguların doğrultusunda hareket ediyor. Tüm hareketlerine hükmeden bu güçlü akide onun hayatının tüm yönlerine etki etmektedir.
Bu bizler gibi et ve kemikten oluşan bizler gibi yeryüzünde yürüyen birçok sahabeden biridir.
Akide onların gönüllerinin derinliklerine yerleşmiş, Kur'an onların hayatlarına hakim olmuştur.
1. Gelin bu akideyi kalbinin derinliklerine yerleştirmiş üçüncü asrın İslâm kahramanlarından biri olan Ahmed b. Hanbel'e kulak verelim:
(Ahmed b. Hanbel'in yanına girerek kendisine nasihatte bulunmasını isteyen bir kişiye Ahmed b. Hanbel şu şekilde cevap vermiştir.)
"Rızkı Allah (cc) üstlendi ise bu telaş niyedir?
Cehennem hak ise bunca isyan nedendir. Dünya Fani ise dünyaya gönül bağlamak niyedir.
Her şey Allah'ın (cc) kaza ve kaderiyle ise bunca korku niyedir?
Münker ile Nekir'in sorgusu haksa dünya ile avunma niyedir?"
Adam Allah'ın kaza ve kaderine rıza göstereceğine dair kendi kendine söz vererek Ahmed b. Hanbel'in yanından ayrıldı.( İmlaat Fil-Akide)

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol